Bu dünyada bir yolcudur insan. Her yolculuk bir kesiftir. Göz artik ezberledigi görüntülerden kurtulur. Her an yeniden bicimlenen, bu haliyle insani sürekli sasirtan, ic aleminde tazelenmeler ve acilimlar yasatan görünümler icine girer. Simdi sanal diye bir kelime var dilimizde; hayal bir alemde geziyoruz artik, oraya yerlesmisiz adeta. Eskiden bu yoktu, hayal yolculuklara daha cok kitaplarin dünyasinda cikilirdi. Insanlar, oturduklari yerde, uzun kesif yolculuklarina cikarlardi. Roman, öykü kahramanlariyla tanisirlardi. Onlarin icinde, gercek dünyadakilerden daha sicak duygularla baglandiklari arkadaslari olurdu. Bu kitabin icindeki yazilar da benim yazi yoluyla yaptigim bazi yolculuklari iceriyor. Rusyada bir hayli gezmisim mesela Daha cok klasik Rus edebiyatinin yazarlarina ait eserler sayesinde Goethe dolayisiyla Alman edebiyatina acildim. Puskin ve Goethenin Islam inanci ve medeniyetine duyduklari ilgi benim derinlesmeye calistigim, igneyle kuyu kazarcasina üzerinde israr ettigim meseleler olmustu. Sonra Cezayire düstü yolum; Ahmet bin Bellanin ana dilini otuz yasindan sonra ögrenmek durumunda kaldigini ögrendim. Malezyaya kadar gittim, pirinc tarlalarinda calisanlarla beraber oldum sularin icinde. Hasat zamani tiaklari kovaladim, riziklarindan olmasin o insanlar diye. Yakin bir zaman önce, sairler ve seyyahlarla beraber bir Kudüs yolculuguna ciktim. Dar hatli eski bir tren yolundan yüzyilin basindaki Kudüse vardim. Orada yasadim bir süre. Gecmiste bu kentte bulunan Osmanli idarecilerinin yasadiklarina taniklik ettim. Zeytindagina cikip oradan Kubbetüssahrayi, Mescid-i Aksayi, topluca göz önünde duran Harem-i Serifi seyrettim. Hepsi ayri bir yolculuk olan bu yazilari bir araya getiriyor bu kitap. Sizleri de, hayalen bile olsa, sinirlari asan o yolculuklara davet ediyor. Ufuklara dogru yürümeye...