Ev Sahibesi, diger eserlerine göre Dostoyevskinin hayatindan nispeten daha az esinti iceriyor. Bununla birlikte, kimi edebiyat arastirmacilarina bakilirsa, sürgün öncesi siyasi görüsleriyle uyumlu sembolik ögeler hic de az degil; Ihtiyar Murin, adeta büyülü ama mesum iktidariyla otokrasiyi temsil ediyor, kendini bu iktidara kaptirmis olan Katerina ise Rusyayi. Ordinov hic degilse bu hikayede yenemiyor büyücüyü, ama umut tamamen tükenmis degil. Bu, daha sonraki eserleriyle karsilastirildiginda kuskusuz büyük bir farklilik; zira Dostoyevski, mesela 1850lerden sonra yazmis olsaydi novellasini, herhalde ihtiyar Murini mesum ve adeta büyücü olarak degil ama bilge bir kisilik olarak resmederdi. Baska deyisle, büyük yazarin hayata bakisindaki degisimi merak eden okur icin bu metni bir mihenk tasi kabul etmek mümkün. Ancak Ev Sahibesi, zamaninda cok da olumlu elestiriler dogurmamis olsa bile, bir edebiyat eseri olarak muazzam. En önemlisi, romantizmle psikolojik gercekligin ic ice gectigi bir eser bu; insan acikcasi, hangi tarzda siniflandiracagini bilemiyor. Yarattigi izlenim okurun ruh haline göre degisen, romantik mi gercekci mi, kasvetli mi aydinlik mi oldugu belirsiz bu hikaye, kuskusuz ki Dostoyevskinin en büyük eserleri arasinda. H.Y.