En az bin yil önce ayrildigimiz Ata topraklarinda bir hayalin pesindeydik.
Ne kalmisti o günlerden geriye Dilden, gönülden, ilden
Ne kaldi buzullar cagindan kopup, Akdeniz sahillerinde güneslenenlere
Bunca zaman, ayriliklar, siyasi, etnik ve dini baskilar, araya giren binlerce kilometrelik mesafe, asiret kavgalari,
yenilgiler, zaferler ile gecen bin yil.
Kurganlara altin ve mücevherleri ile gömülüp öbür dünyada saltanat bekleyenler. Altin takilarla süslü sevgililerin
birlikte gömüldügü Kaganlar... Pazirik Halilari, Iskit Altinlari. Kamlar, Samanlar... Atlari ile gömülüp öbür
dünyada ayni atlarla zafer kazanacagina inananlar.
Nerde kaldi benim Ural-Altay Daglarim diye agitlar yakan bati Türkleri Rüzgarla yarisan atlarla gidip, celik
kanatli kartallarla geri dönen hasretliler. Cekik gözlü gidip, sarisin mavi gözlü dönenler.
Kurt sesleri ile uyanip, ezan sesleri ile ibadet edenler. Islik calan oklarla savasip, mitralyözlerle geri dönenler. Yabani
hayvan kürkleri ile gidip, ipek, pamuk ve sentetik elbiselerle geri dönenler. Gök Türk alfabesi ile okuyup yazarken,
Arap elifbasi ve Latin alfabesi ile yazanlar. Üc vakit Gök Tanriya dua ederken, Islama girip bes vakit namaz
kilanlar. Yenisey Irmagi, Altay Daglari kiyilarinda üzerine tas babalar balbal dikilip, mezar tasina
Bayna Sangunun oglu Külüg Cur,
Kedersiz büyüdüm, kader bu imis. diye yazilanlar.
Bin kilometre uzaktaki Ötüken Yistan atlar ve kiliclarla cikip bir kis gecesi kargi batimi karlarla kapli Sayan
Daglarinin Kögmen Ormanini asip kardes Kirgiz obasini basarak, beyini öldürüp onunla övünenler.
Siz buradan gidip Araplastiniz diyen Kamlardan azar isitenler. Iste bu kitapta bunlar ve daha fazlasi var.
Ne mutlu ki bunlari görüp yaziya, kaleme döktük.
Iyi okumalar.