Tarihi roman okumak hevesim hic bitmedi. Elinizdeki 100.000 belgesel tadinda tam bir tarih romani. Abarti yok, masal ve mitolojik tasvir yok.
Özellikle Ölüöne romaninda gördügümüz bölgeye dair cografya bilgisini bu romanda cok iyi görüyoruz. Hatta diyebilirim ki, simdiye kadar okudugum romanlar icerisinde bozkir ve Ötüken bölgesine dair en basarili anlatimlar, bu eserde yer aliyor.
Tümen Yabgunun Bumin Kagan olusunu, mücadelesini, savaslarini, kagan seciminin nasil yapildigini ve bütün cografyayi, kisaca bozkir yasaminin nasil oldugunu anlamak isteyenlerin mutlaka okumasi gereken bir roman. Okuyunuz, efendim.
Kitabi okurken bazen bozkirda at kosturan asik bir Kuncuy, bazen devleti icin endiselenen bir Kagan, bazen de beyi icin büyük fedakarliklar yapan bir alp oldum. Her karakteri yasadim, korktum, sevindim, üzüldüm. Ancak beni en cok etkileyen bölüm udaganin Tümen Yabgunun yanina gelerek yükünce basladigi bölüm oldu. O sirada Tümen Yabgunun hemen yaninda oturmus yüküncü izliyordum.
Ne yalan söyleyeyim, Kuncuy ile Kökköl yola cikana kadarki kisimlarin sikici gectigi ve sonrasinin da böyle devam edecegini düsünmüstüm. Ta ki bir börü ile karsilastiklari anda fikrim degisti. Sonrasinda ise öykü kendiliginden akti gitti.
Bu kitapta dil, tarih ve edebiyat bir arada. Okuyanlarin okumayanlara okutturmasini dilerim.
Bu arada, Yilma ne oldu
Soluk soluga okuyacaginiz nefis bir roman.