Hukuk, insanlik tarihinin belki de en eski müessesesidir. Hatta kanunlarin sik degistirilmedigi zamanlarda, tarihin ta kendisi idi. Bir seyi tanimanin en iyi yolu, onun mazisini bilmektir derler. Antik Caga ait bir kaide, asirlar sonra bambaska bir cografyada karsimiza cikabilmektedir. Hukuk sistemlerinin birbirine tesiri sasirtici derecededir.
Hukukun Serüveni, okuyucusunu, Antik Misirdan baslayip, Mezopotamyaya, Hititlere, Japonya ve Cine, Arabistan ve Türkistana, Iran ve Hindistana, Yunan ve Romaya, Yahudilik ve Hiristiyanliktan Islamiyete uzanan, nihayet Avrupada sona eren bir yolculuga cikariyor.
Bu yolculukta nice enteresan sahneye sahit olunabilir Düello, ates tecrübesi, kiz kacirma, cok kadinla evlilik, borcu sebebiyle kölelik, insan kurbani, cocuk satisi, seyyar hakimler, cezalandirilan hayvan ve esyalar, kast sistemi, ölen kocasiyla yakilan Hindu kadinlari, hakimligin parayla satilmasi, kanunlari ezberleyip her sene halka okuyan kanun sözcüleri.
Hukukun Serüveni, yalnizca bir umumi hukuk tarihi kitabi degil. Ayri zamanda insanlik mirasini gözler önüne sermeye calisan bir dünya tarihi sayilabilir. Hakimlerin hükümdarlarla mücadelesi, parlamentonun dogusu, kilise reformu, laikligin ortaya cikisi, yazili kanunlarin hazirlanisi gibi merakli hadiseleri de kitapta okumak mümkün. Hukukun Serüveni, adalet mücadelesinin de tarihidir.
