Tarihin ilk dönemlerinde insanlarin degisik toplumlar halinde örgütlenme ve birbirleriyle mücadele etmeye baslamalari bir dizi olguyu da beraberinde getirdi. Kölelik de bu mücadelenin sonucunda güclünün zayif üzerinde kurdugu hakimiyet ile ortaya cikti. Birbirleriyle savasan toplumlar, ilk zamanlarda yendikleri toplumun savascilarini ve diger üyelerini öldürüyorlardi. Toplumlarin nüfuslari artmaya basladiginda ihtiyaclar da artti. Hatta kendi ülkelerinde bulamadiklarini baska ülkelerden elde etmeyi ögrendiler. Bu arada insanlarin isteklerine bagli olarak meslekler, ugrasilar cesitlendi ve bazi alanlarda isgücü acigi ortaya cikti. Bu isgücü acigini kimi zaman kendi kaynaklari yetmediginden kimi zaman ise özellikle agir isleri kendileri yapmak istemediklerinden savaslarda maglup ettikleri insanlardan karsilamaya basladilar. Böylece savas esirlerini öldürmek vahset olmaktan cikti, kötü sartlarda da olsa yasamayi sundugu icin kölelik insancil bir davranis olarak kabul gördü. Bir süre sonra kölelerinsanlar ticareti yapilan bir meta haline geldiler.
Elinizdeki kitap köleligin Osmanli Devletindeki serüvenini kolektif bir caba ile ele aliyor. Bu alanda calismalariyla bilinen akademisyen ve arastirmacilar tarafindan kaleme alinan metinler titiz bir calismayla bir araya getirildi.