Kedileri, köpekleri, bir de seni sevdim demeyi o kadar cok isterdim ki...
Henüz otuzundaki Ayda Türkan, rock yildizi kocasi Tolgadan bosanirken, bekar bir kadin olarak kendisini nelerin beklediginden habersizdi. Oysa, ünlüler alemi ve Beyoglu, Aydaya hic tanimadigi bir yüzünü göstermeye hazirlaniyordu.
Bitli Pileyboy, sehirde yalniz bir kadin olmayi, ünlüler aleminde ask ve insan iliskilerini bütün ciplakligiyla gözler önüne seriyor. Erotik, melankolik... Ve elbette yine cok komik
Insanlar, dünyada neden bulunduklari gercegini unutuyor, sürükleniyordu. Bütün bu güvensizlik dalgasi icinde, sevmeyi es geciyorlardi. Sevmeyi sevismek saniyorlardi. Birden fazla insanla... Bu sekilde var olacaklarina inaniyor, bu sekilde mutluluga ulasacaklarini düsünüyorlardi. Kendilerini öldürdüklerinden habersiz... Avlaniyorlardi. Vahsi hayvanlar, kana susamis vampirler gibi. Av hic bitmiyordu. Av, avciya dönüsüyor, döngü sürüyordu. Herkesin elinde birbirinin kani vardi. Herkes birbirinin eskisini giyiyordu.
Ve ben, yillardir altin bir kafeste yasadigim bu ormanda, kafesini kirip özgürlügüne kanat cirpan aptal bir kus olarak yapayalnizdim. Ne yöne gidecegimi bilemeden günlerce, gecelerce uctum. Kanatlarimi kirdilar, ucamaz dediler. Uctum. Özgürlükle huzurun bir arada yasanamayacagini ögrenerek uctum. Korkularimin esiri olmusken, korkusuzca uctum.Sonunda onu buldum.Kim oldugu, ne yaptigi, neye benzedigi önemli degildi.Önemli olan, onu bulana kadar basimdan gecenlerdi.
Kadinlarin onlarda ne buldugunu cözemedigim kücük cöplüklerin krallariyla doluydu sehir.Bitli mahallelerin pileyboylariyla.