Gercegi bir kez bilince onu bulabilecegi en uzak yere kadar gitmek niyetinde oldugunu yazi macerasindan izledigimiz Nazan Bekiroglu, Nun Masallari'nda Osmanli'ya, Yusuf ile Züleyha'da "kissalarin en güzeli"ne yaslanmis bir mesnevi gelenegine, Cam Irmagi Tas Gemi'de antik dünyaya kadar gitmisti. Bu kez, bildigi gercegi, onu bulabilecegi en uzak yere, Adem'e kadar inerek ariyor ve mesnevi ile roman arasinda bicimlenen bir metin olan La; Sonsuzluk Hecesi'nde Adem'in insan olarak hikayesini anlatiyor.
Arapca olumsuzluk edati olan La'yi, kendiliginden degil bile isteye kabul bilincindeki olumsuzluk asamasi olarak yorumlayan metin, Adem'de toplanmis insanlik manasini hikayenin diline yasliyor.
"Bir gün Saba Melikesi Belkis'tan, Adem'le Havva'nin hikayesini anlamanin bütün bir insanligin da hikayesini anlamak manasina geldigini ögrendim. Insanin bütün halleri Adem'de gizliydi ve bütün macera onun hikayesinde özetlenmisti.
Bu cümleyi yillarca icimde gezdirdim de bir türlü kalemi elime alamadim, anlatmaya kalkisamadim.
Ne zaman ki, kalmak icin degil ugrayip gecmek icin kadem bastigimiz, kök attigimiz degil kisa bir gölge saldigimiz su dünyada bir cennet sürgünüyle yazgilandigimi anladim ve Kelimeler Kitabi-cift isimler sahifesinde, Adem'le Havva'nin yanina bir de Habil'le Kabil'i ekledim. O zaman anladim anlatma zamaninin geldigini.
Hikayenin ismi düstü dilime bir gece: LA.
ILLA, dedim.
Bir ömür boyu aradigim hece harfinin LA oldugunu bildim."